1. Türkiye Açık Yamaç Paraşütü Yarışması

 

16 Eylül Cuma akşamı. Saat epey bir ilerlemiş ve Yiğitle ben Denizli otobüsünü bekliyoruz; heyecanla. Başlayalı iki gün olan 1. Yamaşüt yarışmasına gidiyoruz. Epey bir kıpırdamalı yolculuktan sonra (buna dizlerimdeki sorunun neden olduğunu ancak öğreniyorum) sabah güneşiyle beraber varıyoruz Denizli’ye. Gözlerim sırtında paraşüt çantası taşıyan insanlar arıyor ancak anlaşılan herkes bizden önce ulaşmış Pamukkale’ye. 

Büyük bir heyecan ve buruklukla (kilo limitleri yüzünden uçmamaya karar vermiştim) otele geldik. Havuz kenarında kayıt masaları kurulmuş, kah bizzat tanıştığımız kah resim yada isimlerini internette gördüğümüz pilotlar ortalıkta dolaşıyor. Odaya yerleş, üstünü değiştir, kimlik kartını al, kumanyanı unutma, otobüse yerleş derken çıktık yola. Yolda emektar otobüsümüz yokuşta kaldı. Herkes yola yayıldı. Biraz bekledikten sonra bizi Çökelez’e götürecek ikinci bir araç geldi. Tabi en son biz vardık yukarıya.


Geniş bir take-off ve üzerinde bir sürü insan. İlk kez bir yamaçparaşütü etkinliğine gidiyordum ve görüntü benim için inanılmazdı. Her yerde çantalarından çıkmış paraşütler, kümelenmiş pilotlar… Manzara güzeldi de ben aşağıdaki güzelim havaya kanıp ne kadar polar üstüm varsa otelde bırakmıştım, siftahını yaptığımız pandül poları dahil. Gökyüzünü bulutlar kaplamış esiyordu Çökelez. E biraz dondum tabi o gün.

Brifingten sonra ilk önce serbest uçucuların çıkmasına izin verildi. Ne de olsa pencere yarışmaya katılanlar için açılacaktı. Önümde bir sürü pilot havalandı. Yiğit de tabi. Bense üşümüş, kedinin ciğerci vitrinine baktığı gibi bakıyordum sağıma soluma.
Havada uçurtma şenliği misali renk renk sağa sola giden paraşütler vardı, kimi irtifa kazandı kimi de deyim yerindeyse patladı ovada. İzlemesi de bir o kadar keyifli bir şey aslında. Biri take-off üzerinde irtifa kazanıp, doğru hedefe gitti, diğeri de tam indi inecek yere derken ova termiğiyle tırmandı da tırmandı. Uzaklaşıp gittiklerini görmek gerçekten güzeldi. 


Yiğit 2 çıkış yapabildi cumartesi Çökelez'den. Bense araçla beraber aşağıya indim. Otelde çoğu yorgun pilot havuzda stres atıyordu, diğerleriyse havuzun hemen yanındaki sıcak su havuzunda insanı kıskandıracak kadar çok eğleniyordu. Akşam yemekten sonra herkes toplandı GPS kayıtları, panodaki sıralamalar derken o gün çekilmiş ham videoyu izledik. Ve de benim için daha önemlisi kim kimdir onu öğrendim. Ehavk’taki eğitmenlerimi de görme fırsatım oldu bu arada. Yorgun geçen bir günün ardından herkes yavaş yavaş odasına çekildi.

Ertesi sabah benzer bir telaş, herkes malzemesini almış kim nereden uçacak tartışmaları yapılıyordu. Sonunda serbest uçucuların Dinamit Deposundan uçmasına karar verildi. İniş alanında basın ve bölgenin yetkilileri uçuşları görmeyi bekliyordu. Bu sefer de sıcaktan kavrulan ben Yiğit’in birkaç çıkışından sonra iniş alanına indim. Oturacak yer, soğuk su, gölge ve yiyecek… Asıl seyir böyle olur. Yarışmacılardan bazıları Çökelez'den çıkıp tesislerin oraya indi. Susamış ağızlar ferahlatıldı, gıcır gıcır kanatlar özenle katlandı. 
Camları bile açılmayan binalarına geri dönmek zorunda olan bizler ne yazık ki ödül törenine kalamadık. Herkesin toplandığı bir anda biz de bavullarımızı toplamış dolmuş bekliyorduk. Yarışma sonunda genel klasmanda erkeklerde Barış Aydınsoy, bayanlarda ise Tülay Aydın birinci oldular.

Geri dönmek her defasında zor. Ama yine de seneye orada olmak fikri biz büyük şehrin, ofislerde çalışan insanlarına teselli olabiliyor.

Nevin Vatansever

 

Okunma 81612 defa Son Düzenlenme Çarşamba, 16 Kasım 2011 11:21
Bu kategoriden diğerleri: « Kartepe Ilgaz Dağı »
Yorum eklemek için giriş yapın