Kızılyar Kuzeydoğu Duvarı Solo,Direktaş Kuzey Tırmanış

ALADAĞLAR

 

Haldun'un, Aladağlar'a bizimle gelebilirsin önerisi ve maddi desteği ile patronum gencerden zoraki bir izin alarak, Honda ile yola çıktık. Haldun ben ve eşi... Yola saat 05:30'da çıklıştık. TEM'den giderken trafik durdu. Adapazarı civarındaydık, kaza olmuştu. Yaşlı bir köylü "modern" bir arabanın çarpmasıyla paramparça olmuştu. Kafatası kemiği parçaları, et parçaları ve hayatımızdan silinen zavallı bir köylü, sırtında fındık taşıdığı torbası ile parçalanan. Biz de o terörü yaratan arabalardan biriyle, kent soylubir uğraş olan dağcılık için hızla ilerliyorduk. Bir saat civarı bekledik. Bu olay beni oldukça etkiledi. Öğleye doğru Ankara'da kahvaltıya oturduk. Sonra Haldun ile Hüseyingazi'ye tırmanışa gittik. dağda birlikte tırmanmak için demo çalışma da yapacaktık. Üç rota tırmandık. kısa kaya çalıştık, yol yorgunluğu, uykusuzluk... Kimse yoktu orada. Hava güneşli ve kapalıydı. 

Gece ekimize fotoğrafçı olarak katılacak Haşim'ide alarak Niğde'ye gittik. Antalya bölgesi dağcılarından Tülin'i Niğde otogarından aldık. Arabada bir iki saat uyuyabilmiştim. Yolda flaş uykular attım, çok iyi geldi. Aynıgün Yedi Göller'e fişekledik. Yani Pazar. Yüklerimizi katır taşıdı. 

10:00 Köyden çıkış

13:20 Karayalak, kapıaltı çıkış. Bir saat uyumuşum. beni pes geçip devam etmişler. 

15:20 Büzükbuyduran!!! Genelde yalnız yürüdüm. Tempom çok iyiydi. Kızılkaya'yı incelemek üzere Çelikbuyduran'dan duvarı gören boyun-yükseltiye gittim. bol su aldım, iyi beslendim. Haldun ile konuştum. Direktaş'ı salı deneyebilirmişik. Kızılkaya'ya solo çıkış için geceden hazırlandım. Sabah çok sakindim. Gücüme, deneyimlerime güveniyordum. O harika sahne, yalnız ve hızla duvar dibine, tırmanmaya giden dağcı... Tomo Cesen'in Jannu'ya yalnız giriştiğindeki fotorafıo zihnimdeydi. Sersem bir çobanın önerisiyle duvara, Yedi Göl Burnu altındaki çarşağı keserek, biraz da yorularak gittim. Not: Daha rahat "yol" sağdan gidiyor. 

08:00'de çıktığım kamp yerinden duvarın orta altında (siyah akıntı) 09:30'da ulaştım. Duvarın sağ ve sol çarşak sistemlerinden uzak, direk hattı deneyecektim. Geniş sete kadar 3 ip boyu gittim.Biri ip açarak, emniyetsiz, diğerleri istasyonluydu. Solo en ekonomik çıkış için, hemen "iyi yöntemler" geliştirmiştim. Daha öncede düşündüğüm şey şuydu; ipi aç, çantayı ucuna bağla, pursik ile yüksel. Bakarsın zorlaşır; emniyet alıp devam edersin, aman sakın düşme. Düşersen iki ipide tutmak zorunda kalırsın. Bu yöntemi bir kaç ip boyunda uyguladım, ama düşmeden!.. 

Bir pasaj sharikaydı. Üstümde 5-6 metrelik orta zorlukta, çatlyaklı bir hat, tam üzerimde ise; altı dört köşe olan tam bir balkon... Bunun altında soldan gidebileceğimi ve balkonun altından yapacağım olası geçişinde çok zor olmayacağını anladım. Yükseldim, tam balkonun altına, sol köşesine ulaştım. Henüz emniyet almamıştım. Eh, hem istasyon almaya, devam etmek için de istasyonu ara emniyet gibi kullanmaya mecbur kaldım. İstasyonu kurup, tam kazık düğümü atıp, geçişi iyice inceledim. İpin diğer kısmından lead-prusikleyerek devam ettim. Güzeldi. Yukarı istasyon alıp, bu kısma geri döndüm. Bu istasyonu söküp, çantamı soırtlayıp, yukarı tırmandım. Biraz karışık ve uygulaması zor olan solo tekniğin ilginç bir örneğiydi bu. 

Aşağıda, duvara girdiğimde; kırk metre kadar yükselip, çantamı yukarı çektiğimde, gelmedi. Free gelmiştim o noktaya. Berbat çarşaklı bir yerde, emniyetsiz durumda, çantamın gelmemesi ve sıkışması sonucu zor durumda kalmıştım. Mecbur bir istasyon alıp en aşağı, çantanın yanına inmiştim. Orada, zihnimde hep gereksiz yere yormamam gerektiğini tekrar ediyorum. Zor pasajlar yukarıdaydı ve 3700 metre yüksekliğindeki bir dağın en zorlu yüzündeydim. Geniş setten sonraki (duvarın ortası) ilk ip boyunda bir sikke buldum. sonra iki sikke daha; sağlam ve zor adledilen pasajlara girmiştim. Dikkatle ve hep emniyet aralarını, çarpma mesafelerini düşünerek ve ona göre gerekiyorsa emniyet alarak devam ediyorum. V+ olarak derece verdiğim bu ip boyu 12:40'da, 3600 metrede bitti. 

Sonraki otuz metrelik hattı da ipimle ve istasyon alarak çıktım. Girişi diedral (yarım baca) biçimde, onun bitimi de altı-yedi metre sonra yüzey olan, sıkı, altılık pasaja girdim. Neyseki elimi cebime attığımda beni orda rahat ettirecek oldukça renkli bilyeler buldum!!! Ve yani bitti orası da... Altimetremin 100-150 metre eksik göstermesinin etkisiyle; gidecek, tırmanacak çok yolum var derken, zirve sırtı önüme çıktı ve güneş. Hemen otuz metre sağında da zirve. Son istasyonumu zar zor, çürük zirve sırtında kurarak, hooop tekrar duvara indim. Son bir kaç aletimi toplayıp çantamı da alarak yukarıya... Harika bir duvarı bitirmiştim. Yalnızdım... 14:32'de zirvedeydim. Beş saatte takozlarım ve ipimle güzel bir hattı tamamlamıştım. Güney-doğu sırtından kampa döndüm.

Doğan palut

Okunma 7045 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 22:58
Yorum eklemek için giriş yapın