Yıldızbaşı Çıkışı, Çağalınbaşı travers denemesi.

ODTÜ-DKSK DİPSİZ GÖL ETKİNLİĞİ

 

Tarih: 29 Mart-1 Nisan
Bora Maviş, Çağatay Köksoy, Selçuk Demirok, Serkan Girgin, Tolga Kanık, Sertan Girgin, Umut Bayraktar. 
Yer: Aladağlar-Dipsiz Göl. 

29 Mart 1999 

Sabah Aladağ evine vardık. Hazırlıkları tamamlayıp saat 10:00'da Cımbar'a girdik. Burada kahvaltı molası verdik. 10:30'da devam ettik. Hava başta sıcak sayılırdı ama kapalıydı; çok terledik. Fanilamı ve donumu sıksan su akacaktı. Ekipçe polipropilen don almaya karar verdik. Sertan buradan sonra getirdiği mukavemet tur kayaklarına geçti. Altları fok deriliydi ve iyi çalışıyorlardı. Zaten yol boyu en rahatımız Sertan oldu, batmadan rahat rahat ilerledi. Ben ağır yürüdüğümden insanların arkasında kaldım ve onlara kapının az ilerisinde mola verdikleri yerde yetiştim. Düzlük alanda başlayan kar ve sis iyice arttı ve rüzgarla birleşti. Sislerin ve bembeyaz karın içinde bilinmeyene doğru ilerliyorduk. Bu vadinin Dipsiz göle bağlanması lazımdı ama nerede? Buradan sonra karda ilerlemek iyice sorun olduğundan sırayla iz açmaya başladık. En öndeki açabildiği kadar açıyor sonra duruyor, ekibin arkası ona yetişene kadar da dinlenmiş oluyor. Çıkış beş saat sürdü. Teknik malzeme dolu ağır çantaları taşımak bizi epey yordu. Bora kamp atma zamanının geldiğini söyledi. Biz de çadır kurma hazırlıklarına giriştik. Sote bir yer seçip iyice düzelttik ve ezdik. Hazırlıklı gelmiştik netekim. Yanımızda profil kar kazıkları ve meyva kasasından kırıp düzelttiğimiz tahtalar vardı. Özellikle tahta ve 10-15 cm. Uzunluğundaki bu kazıklar toz karda bile mükemmel sonuç verir. Kardan duvar örülmesi, dış tentenin altına gelen karların temizlenmesi (hava dolaşımı engellenmesin) gibi rutin kış kampı işlerinden sonra yuvamıza girdik. Yiyecek haşlanmış pilav ve asla doyuramadığımız Umut'un ekstra yemekleri. Kar fırtınası epeyce ıslattığından giysilerimizi kurutmanın yollarını aradık. Sabah 03:00'a saatimizi kurup uyuduk. Yarın çıkış olabilir. 

30 Mart 1999

Ne hikmetse saat çalmadı, zaten biz de isteksiz görünüce Bora bugün dinlenelim dedi. Çadırdan kafamızı dışarı çıkarınca şoke olduk. Demirkazık ince vahşi bulutlarla kaplıydı ve Everest gibi gözüküyordu. Çağalınbaşı, Beşparmak Sivrisi, Koca Sarp, Yıldızbaşı Davlumbaz, Yıldız Batı hepsi oradaydılar ve bize bakıyorlardı. Başka bir kayak etkinliğine katılacağından Sertan'ın aşağıya dönmesi gerekiyordu, ama güneş de gittikçe ortalığı ısıtmaya başlamıştı. Çığ konusunda hiç olmadığımız kadar endişeliydik. Selçuk uzaklara doğru kayaklarla bir tur attı ve geldi. Söylediğine göre çok zevkliymiş. Zaten Sertan da sabah erkenden tura çıkıp her yeri kayak izi yapmış. Sertan'ı yolcu ettik. Kaya kaya hızlıca gitti. Gün boyu zirveleri izledik. Kar duvarını sağlamlaştırdık ve yarının kararı: Bora'nın daha önce planladığı gibi Çağalınbaşı'nın Doğu sırtından Kocasarp'a kadar travers denenecek. Zaten bu travers paranoyasını da Bora bulaştırdı bana. 

31 Mart 1999 

Saat yine çalmadı, 04:45'te benim farketmemle uyandık. 05:30'da yola çıktık. Her türlü malzemeyi emniyet kemeriyle üzerimize aldık. Zor durumda ku zorunda kalmayacaktık. Kar hahif batıyordu. Yer yer çentikler açıyorduk. Ancak bir ara üzerimizden geçtiğimiz bir tabaka oturmuş. Öyle söylediler, ben duymadım. Yıldız Batı'nın sağından travers yapıp, Yıldızbaşı'na batı yüzünden ulaştık. Ayağımızda kramponlar olduğundan kaya tırmanmak biraz zorlaştı. Zirveye yakın dik bir etap geçtik. Burada Bora Umut'a emniyet attı. Serkan'la emniyet bekleyişi sırasında uzakta Hasan Dağı'na görüyorduk. Demirkazık ise muhteşemdi. Keşke yanımda makinam olsaydı. Umut çıktıktan sonra "hadi siz de gelin!" diye bir ses işittik. Hani bize emniyet yok mu? Biz onun bunun çocuğu muyuz? Neyse geçtik vesselam. Zirvede Maden Boğazı'nı izledik. Manzara karşısında motive olmamak elde değildi. Artık sırt sisteminde olduğumuzdan ciddi rüzgar esiyordu. Kramponları çıkartıp sırttan Çağalınbaşı'na doğru inmeye başladık. Sağolasıca Çağataylar önde koştukları için biz de arka üçlü hızlı çekim kaya inişleri yapıyorduk. Bir yerde hepsi atladı, ben de atladım ve uçtum. Kaya-külah üstünde kayıp altta bir yerde durdum. Salopedin dizi delindi, tabii benim dizim de. Bir süre sonra bu travers öyle bir hal aldı ki plastiklerle bale yapıyorduk ya da hüseyingazi'de bir yan geçiş rotasındaydık. Aşağı bakmamaya çalışıyordum. Ayağım yavaş yavaş tutamağın ucuna iteleniyordu önümdekinin hareket etmesini beklerken. Karlar buzlaşmıştı ve tutamak ve basamaklar kayıyordu. Bora Çağalının ana külahına varmaya az kala olayın sorumluluk boyutlarını aştığını, bu sırtttan daha fazla ileri gidilemeyeceğini, arkadan kar kulvarlarından dolaşmak gerektiğini fakat geç kaldığımız için ısınan havayla eriyen karın çığ riskini çok arttırdığını söyledi. Zaten zirveyi yapsak bile dönüşte iniş yapacağımız kulvarlar ciddi güneş göreceğinden mutlak çığ olacağı açıktı. Selçuk da dönmek istiyordu. Bunun üzerine tekrar yan geçiş yerlerini geri dönüp kulvardan aşağıya indik. 

Çadırda gündelik kamp işleriyle uğraşıyoruz. Hava güneşliydi. Bir ara çok yükseklerde balon gibi bir şey gözüktü. Ne olduğunu anlayamadık. Anlamsızca geyikler yaptık. Duvarlar, Demirkazık Doğu duvarı, Kuzey duvarı, Kocasarp ve diğerleri kışın ne kadar da zorluydu. Korkutucu. Yarın Kocasarp'ı Kuzeybatı sırtından deneyeceğiz. Tekrar fırtına çıktı. Çadırları test ediyordu. 18:00 gibi yattık. 

1 Nisan 1999

Kar başladı. Yoğun kar yağışı altında çadırlarımız ezildi ve kara gömüldü. Gece kalktık (02:00). Saatte 3cm sınırı aşıldığından bu sefer çığ riski gerçekten çok yüksekti. Çadırda şarkılar söyleyerek bekledik. 04:00'da bu koşullarda Kocasarp'i unutup aşağı inmeye karar verdik. Çadırın böyle durumlarda avantajı: herşeyi, ayakkabıları bile, çadırın içinde giyip dışarı hazırlıklı çıkmak mümkün. Donan kazıklardan, yağan yoğun kar ve karanlıktan çadırı toplamak hiç kolay olmadı. Saat 04:30 gibi inişe başladık. Kör bir iniş. Sadece önümdekinin bastığı yeri hayal meyal seçebiliyordum. Vadinin hep sağ yamacından gidiyorduk. Burasının iniş eğimi daha makul (Çığ için), ortadan gidilirse daha dik yerler var. Kapıda hava aydınlanınca neşemiz de yerine gelmeye başladı. İnsan dötü garantiye alınca ne de olsa çenesi açılıyor. Bir çırpıda aşağıya dağ evine vardık. Köyde sağanak yağmur yağıyordu. Neşemiz bir anda bozuldu; Soner'in ölüm haberini aldık. 

Teknik Malzeme: 2 adet 50 metre 8.5 mm. dry ip, istasyon perlonları, sikkeler, çekiç, istasyona 2 kilitli ve 1 hms, nutkey, 1 set stoper, 1 set friend, ekspresler, 1 üstkoşum, bivak torbası, ilkyardım çantası, bireysel olarak: kask , kazma, emniyet kemeri, krampon, kar küreği, beeper, iki kilitli, 1 sekizli, emniyet prüsikleri.

Okunma 5425 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 22 Aralık 2012 20:51
Yorum eklemek için giriş yapın