20 Aralık 1999
Aralığın 20'sini 21'ine bağlayan gece geldi çattı .Başımın üstündeki gökyüzüne bakıyorum .Yıldızlar parlıyor, ama kara bulutlar da Emlerin üstünden süzülerek doğuya doğru akmaya başladı bile. Yani , sadece yıldızların parlaması yetmeyecek gibi görünüyor.
Bir kış sezonu için hava ve kar durumu iyi sayılır ama gündüz, güneşin olduğu saatlerde bile eldivensiz dışarıda pek kalınamıyor. Yani gündüzleri hava sıcaklığı sıfırın üstüne çıkmıyor... Bu gün gidip rotayı inceledim ve kerteriz almaya çalıştım .Şimdilik kafamdaki her şeyin net olduğunu söyleyebilirim ama bir günde bitirebilmem için bir kaç ip boyu free gitmeliyim ve şu anki kar durumuyla bu zor gözüküyor.
21 Aralık 1999
Gece yarısı fırtınalarla uyandım. Açıkçası çadırsız kalma ihtimaline karşı herhangi bir yedek planım yoktu.Fırtına sabaha kadar uyutmadı. Cep telefonunun saatini 6.00'a ayarlamıştım .Zaten uyanıktım. Kafamı uzatıp dışarı baktım.Hala karanlıktı ve fırtınanın rengi belli değildi.Beklemeye karar verip alarmını 7.00'a ayarladım.Çadırı, yedigöllerde ,çatısız, yarım terkedilmiş taş binanın içine kurduğumuz halde,fırtınadan dolayı patlama olasılığı beni endişelendiriyordu.
7.00'da kalktım ve dışarı baktım. Fırtına devam ediyordu.Ocağı yaktım ve kahvaltıya başladım. Kafamda olayları tartmaya çalıştım.Aslına bakılırsa fırtınada tırmanma düşüncesi ,beni kışkırtıyordu diyebilirim. Duvarın yarısına gelmeden önce ,eğer yoğun kar yağışı olur ve dolayısıyla rotanın devamını bulamayacak kadar görüş mesafesi düşerse geri dönerdim,aksi taktirde fırtınanın duvardaki toz karları yüzüme vurması ,tırmanışım için bir engel değildi.Rotaya daha önce hiç girmediğim için en çok korktuğum kar yağışı veya başka bir nedenle görüş mesafesinin düşmesiydi.
Çantamı hazırladım kolonumu giyindim.Üzerimdeki malzeme çok ağır gibi geldi bir an.İstanbulda tartma şansım olduğunda ,duvar tırmanırken taşıdığım ağırlığın tam 23 kilo 600 gram olduğunu öğrendim. Ağır bir şekilde hazırlandım ve İsmail'le durumun kritiğini yaptık. Duvarda başıma bir kaza gelirse vs. gibi durumlarda kime haber vereceğine dair konular...Tabi ki kurtulma şansı olmayan bir bölgede olduğum için artık cenaze isleri vs.diyebiliriz buna.
Sonunda saat 9.20'de hazırdım. Kendi amiyane hesaplarımla en az 3-4 saate kadar kar yağmayacağına kanaat getirdim ve yola çıktım İsmail'den benden bir saat sonra çıkıp duvardayken fotoğrafımı çekmesini istedim. Direktaş Kuzeyin dibine geldim. Malzemeyi bir daha kontrol ettim. Önemli bir eksik yoktu (Ödünç sistemini çalıştırmayı başarmıştım sonunda. Hayatımda hiç giyemediğim gore-tex alt-üst,plastik ayakkabılar ve friend'ler...)
Saat 10.20. Duvara dokundum.Güzel bir duygu. Günler ve hatta aylardır bunu bekliyordum.Tırmanışa geçtim. Başlarda kar seyrekti.10 dakika kadar free ilerledim. Artık rota karla kaplıydı .İki takozla istasyon alıp tırmanmaya başladım. Tam bir ip boyu eksik emniyet aleti yerleştirerek gittim.Tabi ki fazla solo deneyimim olmadığı için leadlerken çantayi bırakıp top-rop'ta götürmeyi unutunca ,sırtımdaki ağırlıkla leadlemiş oldum.İndim malzemeyi toplayıp geri çıktım.
Yine free devam etmeye karar verdim.Zaten başarım buna bağlıydı ama taşıdığım yükün ağırlığı tabi ki free gitmeyi zor kılıyordu. Soldaki uzun ve geniş çatlaktan büyük set'in yeri için kerteriz almıştım.Çatlağa baktım. Biraz daha yükseldim .Set sistemindeki karın seklini ve yukarı çıkan hatları inceleyince büyük sette olduğumu anladım.Yukarı doğru devam eden, biri rampaya benzeyen,iki büyük siyah akıntı vardı.Saatime baktım 12.20... Bir şeyler atıştırdım ve aşağıda ,matarama doldurduğum sıcak suyu, soğumadan içtim.
Set'in ortasından başlayıp sağa doğru giden hattın girişi kolaydı. Biraz yükseldim ve istasyon aldım. Yukarıdaki büyük kara kadar tam bir ip boyu gittim geri döndüm ve... Rotanın devamını inceledim her şey doğru görünüyordu. Daimi kardan itibaren yine free devam ettim . 15-20 dakika sonra aşağıdan da farkedilen ,Direktaşın ana kütlesinden bir çatlakla ayrılan, süngüye benzeyen sivri kaya parçasının uç kısmının yanında buldum kendimi. Fazla bir mesafe kalmamıştı. Artık hava kararmadan duvarı bitireceğimden emindim. İçimi tatlı bir sevinç sardı...
Geri kalan hat aşağıdan baktığım gibiydi ama hala çıkış bacası beni düşündürüyordu.Free devam ederek bacanın altına geldim. Dün geceden beri devam eden fırtına şiddetlenmiş ve artık eldivenler işlevselliğini kaybetmişti.Bacaya baktım ve üzerimdeki ağırlıkla ,donmak üzere olan ellerle ve devamını bilmediğim bir yeri free çıkmak aklıma yatmadı.Hiç vakit kaybetmeden iki takoz bir friend'le istasyon aldım ve tırmanmaya başladım. Üç ara emniyet noktasıyla sırta ulaştım (16.20)ama tabi arada birde mola verdim elbette ki donmak üzere olan ellerimi ısıtmak için.Doğanın parmak uçları çıt_çıt'la ayrılan kaya tırmanışı eldivenlerini ödünç almıştım ama yinede arasıra mola verip ellerimi elbiselerimin altına,vücuduma sokup ısıtma ihtiyacı duyuyordum.
Sırt'ta fırtınanın şiddeti korkuttu ve dengemi bozup bir kazaya kurban gitmemek için, sürekli istasyona bağlı kalmak zorunda hissettim kendimi.Hava hala ışıktı ve bunu kullanarak zirveye doğru giden yolu keşfetmek için, fırtınanın hafiflediği biran, sırttan yükselip biraz ilerleyerek çevreye göz atıp geri döndüm.
İstasyona girip aşağı indim .Kafa lambasını taktım. Artık iyice karanlıktı. Malzemeleri kafa lambasının ışığında sökerek yukarı tırmandım ve 17.00'da sırttaki istasyonu ve ipi topladım.Biraz yükselip sırtın arkasında ki bir set'e geldim.Fırtına vücut isimi düşürmüştü. Oturdum ve ocağı yaktım .İlk işim kar eritmekti tabi ki.Boğazımdan aşağı, biraz sıcak su geçince ısınmaya başladım...
Yanımda getirdiğim kuru üzüm, çantama dağılmıştı.Başarısız bir atıştırma faslı geçirdim ve bir litre de yedek su hazırladım .Malzemeyi düzenledim ve kafa lambasıyla zirvenin yolunu tuttum.
Saat 19.05... Zirve defterine not düştüm :DiREKTAŞ KUZEY .... ILK KIŞ.........
Arkasından iniş ve 21.55'te, bitap durumda çadırdaydım.....
22 Aralık 1999...
Öğlen 12.00 gibi İSMAİL AYDOĞAN'la birlikte Kocasarp'ın ikinci kış çıkışını (yanılmıyorsam) ve Sematepe zirvelerini yaptık.