Parmakkaya Güney Rotası Solo

 

Aladağlar yaz sezonu başladı ve dağcılar, vakit buldukça projelerini hayata geçirmek için dağın yolunu tutuyorlar . Bende bir kaç projeyle Aladağlara doğru yola koyuldum ve tabi ki Memet amcaya uğramadan olmuyor....

Projeler:

1- Bir günde 10 ana zirve
2-Demirkazık peck kulvarı
3-Demirkazık batı
4-Parmakkaya solo

Ve yeni rota projeleri.... 

İlk hedef bir günde 10 ana zirve projesiydi ... Sabah 5.10da yedi göller Sobek kamp yerinden başladım 50 dakika sonra Direktaşın zirvesindeydim. İkincisi Kızılyardı. Zirveye çıktım ve inipte Kızılkayanın güney doğudan ilk kulesine geldiğimde saat 10.00 dı . Kızılkaya buluta girdi , görüş mesafesi 5 metreye kadar düştü. Kızılkayayı bulutlar içinde geçtim . Set sistemleri, sayısız kuleler ve zirvenin bir türlü görülemeyişi beni perişan etti. Bu arada saatim düşmüş ve bacaklarımın arasıda pişmişti .

Her dakikanın hesaplandığı bir faaliyette, saatimin kayboluşu zaman dengemi yitirmeme sebep oldu. Sabah yanıma aldığım iki litre su bitti. Karasay , Eznevit zirvelerini yaptım ve Çelik buydurana indim. Orda uzun bir mola verdim ve tabi ki biraz kestirdim. Saatim olmadığı için de biraz fazla uyumuşum galiba...Su kaybım fazlaymış herhalde ,kaynağın başında tam iki litre su daha tükettim. Emlerden dönen birkaç dağcıyı gördüm ve yanımda tuzlu bir şey olmadığı için onlardan bisküvi türü yiyecekler aldım. devam etmeliydim,Emlerin zirvesine çıktım .Altısı tamamlanmıştı. Artık dört zirve, ama bana göre en kolay ve en kısaları kalmıştı... Sematepe, Kocasarp,Beşparmak sivrisi ve Çagalınbaşı. Aynı sırada ve birbirine yakın. Sematepeye doğru yürüdüm. Yasemin geçidine yaklaşırken geri kalan tüm dört zirveyi de bulut sardı.... Saat altı buçuktu .Geriye en az 3 saatlik yolum kalmıştı... Karanlığa kalabilirdim ama hem karanlık hem de bulut, hayır, o kadarda hırslı sayılmazdım...Kızılkaya'yı bulutta geçişim bana yetmişti. Yani bulut yüzünden bir günde altı zirveyle sahayı terk ettim ...Bir dahaki sefere... Demirkazık peck ve batı zaten klasik ve herkesin bildiği rotalar. İkisi de kolay yerler. Taktım kramponları, adidas koşu ayakkabılarıma,ikisini de çıktım ... bir dahaki sefere ikisini tek bir günde yapma arzusuyla ....

Ve son olarak Parmakkaya solo....

Bu benim dağdaki ilk solom olacaktı ,tabi sport rotalarda da fazla solo tırmanışım yoktu zaten .Tek yaptığım solo ,Sivrihisarda , takozla tırmandığım 4+lık bir rotaydı o kadar...Durum böyle olunca daha fazla düşünmem gerekti....

Uludağ üniversinden arkadaşlar vardı Akşam pınarında. Onlardan bir kaç takoz ,spor mağazalarında notkey bulunmayan bu ülkede, Doğan Palut'tan notkey ve başka bir arkadaştan kask ödünç alarak tırmanışa gittim. 9mm lik tek ip ve mecburen 5mm lik prusikle 15.7.99 tarihinde saat 10.30 gibi Parmakkayanın altınaydım. Parmakkaya'ya gelmeden önce unuttuğum bir şey aklıma geldi ,kask. evet ödünç aldığım kaskı unutmuştum ama artık dönemezdim. vakit çok geçti yorgunluğu göze alamazdım dönüşüm o günkü tırmanışın iptali demekti ve yarın havanın ne olacağını kimse bilemezdi... Rotayı bulmak o kadarda zor olmadı.

10.50 de rotaya girdim . İlk ip boyunu ip ve emniyet kullanmadan gitmeye karar verdim 8 dakikada oyuğa, yani ilk istasyona gelmiştim. Aslında boyuna kadar free gitmeyi planlamıştım ama tırmanış güvenliğim; kask,tek ip ve bölgede yardıma gelebilecek başka kaya tırmanıcısı olmadığı için yeterli değildi. İstasyon aldım. İkinci ip boyunu tırmandım ve yeniden istasyon aldım. Bir eksantrik bir takoz. geri inip malzemeleri topladım... Solo tekniğini hatırlayarak gidiyordum. Kesinlikle net bir şey yoktu kafamda ... Ayni istasyona yukarı doğru çekeri olan bir kontra takoz atıp üçüncü ip boyunu devam ettim. Boyuna geldim aşağıdan birileri beni görmüş bağırıyorlardı. Yanıtladım, ama rüzgardan beni duyamıyorlardı. İnip malzemeyi toplayarak tekrar yukarı çıktım. 

Saat 13.15. rotanın en zor yeri için bir şeyler atıştırarak hazırlık yapmaya başladım .resimlerde gördüğümden daha kolay görünüyordu. 

Saat 13.45 te boyunda istasyon alıp tırmanmaya başladım 10 metrelik kolay olan 4. ip boyunu bitirdim. İstasyon almam gerekiyordu. Daha önceki plana göre bir hesap yaptım ve istasyon almadan da gidebileceğimi düşündüm. Son ip boyu için planım netti. İpe girip zirveye kadar devam edecektim ve malzemeleri zirve dönüşü toplayacaktım, yani solo için iki defa çıkma zahmetinden kurtulmuş olacaktım...Devam ettim. Biraz yükselip sağ elimle büyük bir deliğin üstünü cep gibi tuttum .Deliğin sağ tarafında basamak olarak kullanılabilecek bir yer çürüktü ve işime yaramıyordu. Az yukarıda bir çatlak vardı ve oraya yükselirsem rahatlayacağımı düşünerek bir iki hamleyle çatlağa ulaştım. 

Artık yorulmuştum ,rotanın neredeyse sikke bulunmayan tek yeriydi. Çatlağın girişine önce bir küçük takoz taktım ama pek güven vermiyordu. Biraz yukarıya takımdaki en büyük takozu takınca rahat bir nefes aldım. Geriye ,ipe baktım. 10 metre kalmıştı ,evet 10 metre .Kitapta 4. ip boyunu 10 metre ve 5. ip boyunu da 35 metre ,yani, toplam zirveye kadar 45 metre olarak gösteriyordu ve bende bu hesapla zirveye kadar aynı iple gideceğimi düşünmüştüm ama evde ki hesap çarşıya uymadı misali.10 metre ipim ve önümde 25 metre duvar vardı. Artık sanki düşmeye hakkim yokmuş gibi. 9 luk ip, en az 5 metre esnekliği vardı birde 4-5 metre yükselip düşersem en az 15 metre düşüş yaşardım, ve kasksız ,5mm lik prusikle.... Hayır, düşmek gibi bir lükse sahip değildim...İstasyon almak için uzun eksprese girdim. İstasyon işleriyle uğraşırken 40 metre inipte malzeme toplayarak aynı yerleri tekrar tırmanma fikri hoşuma gitmedi ve tekrar devam etmeye karar verdim. Malzemeyi söküp yükseldim ekspres kalmamıştı. Geri inip sondan bir önceki ekspresi söktüm ve yükselip onu kullandım artık 4-5 derecelik pasajlara gelmiştim ve ayaklarımı kilitleyip ellerimi dinlendire biliyordum. 

Solo tırmanış esnasında en zor is prusik çekmekti. Hele 6 derecelik bir yerde, diş ,ayak ve bacak yardımıyla... Tabi dişlerle ip tutmaya çalışırken dudakları ısırmalarda cabası.....Biraz daha yükseldim ve bir kilitli karabina kullanıp ipimi geçirdim. 4-5 metre ipim kalmıştı ama biraz daha yükselirsem 3+_4- olan yere gelecektim . Yükseldim ve son kilitlime geri kalan 60-70santimlik ipimin ucunu, kaçmaması için düğümledim. Artık zirve 15 metrelik, 3 luk pasajdan sonra ayağımın altındaydı.... Küçük plastik saklama kabından ,zirve defterini çıkardım ve bir şeyler karaladım .Kapta bir yüzük vardı ama fazla inceleme şansım olmadı .Kaldı'nın arkasından koyu bulutlar üzerime gelmeye başlamışlardı bile... Arkadaştan ödünç aldığım ama hediye olduğu için zarar gelmesin diye koluma değil de kemerime taktiğim saate baktım ,tam 15.00.....Parmağın ucuna çıktım. En üst noktasında oturup yukarıda ki havayı soludum. İçimi, güzel bir his sarıp sarmaladı ... 

Uzun iniş yoluna hazırlanmaya başladım. İpe kadar hızlı bir şekilde indim ve ipe girdim ,ne işe yarıyorsa...Durum açıkça ortadaydı, en az 10-15 metre solo lead inmek zorundaydım. Malzemeleri sökerek inmeye başladım, kilitli ve ekspresler .Tabi ki yinede ayni tehlikeler artarak devam ediyordu...

Sonunda 10 metre gibi indim ve bir iniş perlonu buldum. İpi geçirip malzemeyi sökerek inmeye başladım. İpin ucuna geldim bir perlon daha... İpi çektim bu defa elimde 20 metre vardı gene de aşağıya kadar yeterli değildi ama bir korku unsuru daha , çatlaklara ip takılması. Neredeyse herkesin başına gelen... O yüzden parçalı inişlere karar vermiştim zaten ve boyuna kadar üç ayrı iniş istasyonu kullandım. Sonunda boyuna geldim. frictionlar ayak parmaklarımı büsbütün ezmişti... tırmanış için yanıma aldığım ekmek,peynir ve zeytinin son kısmını da büyük bir zevkle bitirdim . Boyundan aşağı iniş için kullanılan baba sağlam ama çok içeride kalıyordu ve ip takılma olasılığı yüksek bir yerdi .Üzerinde daha önceden bırakılmış perlonu daha dışarıda, ama içerisi kadar sağlam olmayan bir babaya taktım ve şoklu ağırlıkla, kendimce denedikten sonra, tek ip olduğu için kısa bir mesafeye inişe geçtim .Çıkıştaki istasyona kadar indim ve ipi çektim. Yine ip takılma korkusu ve kısa inişler. Bir ip boyu ve biri daha. ve artık ipimin ucu yere değiyordu ,altımda negatif bir yüzey. Rahatlamıştım. İnişimi yaptım ve ilk olarak friction'larımı çıkarıp ayak parmaklarımı mengeneden kurtardım... 

Saat 4.30 du.....Kampta , bir kadeh viski beni bekliyordu :))) Kampta ,beni tanıyan bir arkadaşımın "daha önce seni hiç bu kadar yorgun görmemiştim " dediğini hatırlıyorum.

Alternatif projeler ise, son 4 günde yükseklere yağan kar ve doluyla birlikte ertelenmiş hayallere karıştı...

Okunma 5324 defa Son Düzenlenme Cuma, 21 Aralık 2012 19:14
Yorum eklemek için giriş yapın