Bilkent DOST ekibinin yanı sıra “Bağımsız Dağcılar Birliği”(!) ne ait birkaç dağcı arkadaşımızın da dahil olduğu ekibimiz, Salim Abi’nin tanıdık römorkuna yerleşirken hepimizde de bu düşünceler hakimdi. Az sonra Emli vadisi’ne hareket ettik ve birkaç saat içinde Emli ormanını gerilerde bırakmış, belki de mevsimin ilk karı olan sulu-sepken yağışın altında Sıyırma boğazına girmiştik. Yerde yaklaşık 10 –15 cm. taze ve ıslak kar vardı. Valikonağı adlı kamp yeri civarında yoğun bir sis bastı ve ekipte gerilerde kalanlar, yavaş yürüyenler de olduğu için, buralara bir yerlere kamp atmaya karar verdik. Böylece 2500 metreler civarında, bulduğumuz ufak düzlüğe 5 çadır kurarak sığıştık. Neyse ki yerde kar vardı da, 29 Ekimlerde Aladağlarda hep yaşanan su sorununu hissetmedik.
Kamp kurulup yayıldığımızda yağış biraz olsun azalmıştı ama hava hiç açma umudu vermeyecek kadar kalın bulutlu ve nemliydi. Yolculuk yorgunu olan bizler ise, hiçbir şeyi umursamadan uyku konumlarımızı almıştık.
Gecenin yarısında uyandığımızda gökyüzü binlerce yıldız ile doluydu ve hava kuru bir ayaza çekmişti. Çadırların üzerindeki ıslaklık katır kutur donmuştu. Tırmanmak için ideal bir günün başlangıcıymış gibi hissediyordum- hiçbir şey yapmamaya endekslendikten sonra, apaçık havada tırmanma fırsatı hepimizi çıldırtmıştı. Gün doğmadan önce, çadırlardan soğuk havaya yayılan çay ve kahve kokuları insanı canlandırıyordu..
Mola sırasında Engin’in termosundaki kaynar çay ile dudaklarımızı haşlarken her taraftaki duvar ve kayalıklardan buz şelaleleri akmış olduğu dikkatimizi çekti. Bu inanılmaz bir görüntüydü: her yerde buz vardı! Güzeller çanağındaki kayaların üzerinde bile bir karış buz gözüküyordu.
Kaldı’nın doğu yüzüne dönerek yükselen sonu dik kulvarın sol yamacı ve üst kısmı, yaz aylarında ufak bir buzul artığını ve devamlı akan bir şelaleyi barındırır. Yağan kar ve gece gelen yüksek basınç sisteminin düşük ısısı ile, bu bölgedeki tüm zemin yarım metre kalınlığında buzla kaplanmıştı. Kayanın dikey olduğu yerlerde bile hemen her yer buz altındaydı. Çocuklar gibi şen, buz aletlerini köküne kadar gömerek, zevk içinde buz tırmanıyorduk ve bu sırada güneşe de çıkmıştık- daha doğrusu güneş bizi yakalamıştı.
Kaldı doğu yüzüne girmek için sağa yükselerek uzunca bir yan geçiş sonucunda Kaldı – Küçükkaldı kulvarının altına ulaşabildik. Kar burada bataktı, donmadan nasibini almamış bu etabı da geçince Kaldı – Küçükkaldı beline çıkan kısa, 50 derece diklikteki dar kulvarı kramponladık. Az sonra ipli tırmanışın başlayacağını bildiğimiz, Kaldı doğu yüzünün girişi olan yarım bacanın tabanına ulaşınca bir babaya perlon bant dolayarak ilk istasyonu kurduk, Engin bana ip verdi ve ...ilk lider etaba girdim. Girişteki 8 – 10 metrelik dik, yaz koşullarında III+, IV- derecelerinde olan, ara emniyeti kıt bacanın içi şimdi buz doluydu ve buz aletimi yukarıdaki buza saplarken kramponlu botlarımı da çatlak içine sıkıştırıyordum. Bacaya zorlukla bir tricam takozu atabildim ve eğimin bir an için azaldığı üst kısımda buz aletimi o güzel titreşim sesini çınlatarak sert buza gömdüm.. İpin 35 metresini kullanarak azalan eğimde ilerleyip uygun bir istasyon yeri aradım ve bunu bulunca da Engin etabı tırmanıp yanıma geldi. Tek canımı sıkan olay ise henüz hiç kullanmamış olduğum yeni ekspres bantımı iki karabiniyle beraber elimden düşürmem olmuştu..
Üstünde olduğumuz ince sırt üzerinden yazın III derecelik bir etapla aşağı inip solda yükselen ve Kaldı zirve konisine ulaşan kulvara girilirdi. Ancak, içinde olduğumuz durumda, elimizdeki tek ipimizi bu kısa etaba (20 metre kadar yükseklik) bırakıp, dönüşte burayı rahatça prusiklemeyi garantilemeye karar verdik.
Sabit bırakmış olduğumuz ipe ulaşınca hemen sırta prusikleyip, ipi sırtın diğer yanına sallandırıyoruz ve iple 25 metre iniş sonucu, elveda titanyum sikke! Batak karda biraz serbest inişin ardından aşırı güvenilir olmayan bir sikke çakıp, çok yüklenmeden, geri geri tırmanarak 25 metre daha iniyoruz, ver elini Kaldı – Küçükkaldı beli! İpi çekip, ikinci titanyum sikkeyi de bırakıyoruz, bu sırada ilk etapta çıkarken düşürdüğüm ekspresbandı kulvarda, kar üzerinde bulup seviniyoruz.
Güneş alçalıp dağlarımızı kan kırmızısına boyarken biz de eski buzul çanağına inen kulvarları kramponlayarak alçalıyorduk. Havada nefis bir soğuk vardı, hani insan herşeyi duyar ve hisseder ya, öyle bir soğuk. Tam aktivite havası.
Tunç Fındık